Fosil kayıtları, baykuşların Paleosen Dönemi’nde (60-57 milyon yıl önce) var olduğunu göstermektedir. Bu dönemde yaşamış Berruornis ve Ogygoptynx gibi erken baykuş türleri bulunmuştur. Hatta bazı bilim insanları, baykuşların non-avian dinozorların yok oluşu sırasında da var olabileceğini düşünmektedir. Eğer bu doğruysa, baykuşlar yeryüzündeki en eski kara kuş gruplarından biri olabilir.
Strigiformes takımı, Paleojen Dönemi’nde ekolojik nişlere yayılmış ve farklı yaşam alanlarına uyum sağlayacak şekilde evrim geçirmiştir. Ancak Neojen Dönemi’nin başlarında, birçok eski baykuş soyu ortadan kalkmış, geriye sadece peçeli baykuşlar (Tytonidae) ve gerçek baykuşlar (Strigidae) kalmıştır.
Fiziksel Özellikleri
Fiziksel olarak baykuşlar oldukça çeşitlidir; farklı şekil, boyut ve renklere sahiptirler, bu da onları tanımlamayı kolaylaştırabilir. Ancak, bu kuşları birleştiren bazı ortak özellikler vardır. Yassı yüzleri, keskin gagaları, uzun ve yuvarlak kanatları, kısa kuyrukları ve öne bakan iki hareketsiz gözü bulunur. Gözlerinin çevresindeki yüz diskleri, düşük ışık koşullarında olağanüstü bir şekilde avlanmalarını sağlayan derinlik algısı ve mükemmel bir görüş sunar.
Baykuşların ayakları da ilginç bir şekilde evrimleşmiştir. İki öne, iki arkaya bakan parmakları vardır. Nadiren görülen bir özellik olarak, arkadaki iki parmağı öne doğru döndürebilirler, bu da onları hem avlarını kavramada hem de yerde yürümekte daha becerikli yapar.
Tüyleri (plumage), baykuşların en önemli adaptasyonlarından biridir. Yumuşak, sık ve gevşekçe vücutlarına bağlıdır. Üst tüy katmanı, uçuşlarını neredeyse tamamen sessiz hale getirir. Soğuk iklimlerde ise mükemmel bir yalıtım sağlayarak onları düşük sıcaklıklara karşı korur. Gri, açık kahverengi, turuncu, siyah veya beyaz gibi renkler, üzerlerindeki çizgiler, şeritler ve benekler ile birleşerek baykuşların kamuflaj yeteneğini artırır. Bu sayede, bir dalın üzerinde dinlenirken neredeyse fark edilemez hale gelebilirler.
Bazı türlerde (örn. kulaklı baykuşlar) gözlerinin üzerinde uzun tüy püskülleri bulunur. Bu tüylerin kesin işlevi tam olarak bilinmese de, baykuşları olduğundan daha büyük göstererek yırtıcılardan korunmalarına yardımcı olduğu düşünülmektedir.
Boyut olarak, baykuş türleri arasında büyük farklılıklar vardır:
- Dünyanın en küçük baykuşu, sadece 13-15 cm (5-6 inç) uzunluğundaki Elf Baykuşudur.
- En büyük tür ise Blakiston’un Balıkçıl Baykuşudur; 60 cm’den (2 feet) uzun, kanat açıklığı ise yaklaşık 180 cm’dir (6 feet).
- Amerika kıtasında yaygın olarak bulunan Büyük Boynuzlu Baykuş, ortalama 135 cm (4.5 feet) kanat açıklığına sahiptir.
Dişi baykuşlar genellikle erkeklerden biraz daha büyüktür, ancak her iki cinsiyetin görünümleri oldukça benzerdir, bu da bireyleri ayırt etmeyi zorlaştırabilir.
Davranışı
Birçok kuş türü gibi, baykuşlar da genellikle tek eşli çiftler veya küçük aile grupları halinde yaşar. Aynı çift, her yıl birden fazla yavru büyütür (üreme başarısız olursa “boşanmalar” yaşanabilir). Üreme dönemi dışında, bazen büyük gruplar oluşturarak korunma ve güvenlik sağlarlar. İlginç bir şekilde, bir baykuş grubuna “parlamento” (parliament) adı verilir. Bu terim, CS Lewis’in “Narnia Günlükleri” kitabından gelmektedir.
Baykuşlar farklı sesler ve hareketler kullanarak iletişim kurar. Gagalarını şaklatabilir, kanatlarını çırpabilir ve birbirlerine bağırarak seslenebilirler. Bu sesli iletişim, genellikle vücut hareketleriyle desteklenir; örneğin eğilme, baş sallama ve dans etme gibi hareketler özellikle çiftleşme ritüellerinde görülür.
Farklı baykuş türleri, çeşitli sesler çıkarır:
- Puhu baykuşları klasik “hoot” sesiyle bilinir.
- Ahır baykuşları (barn owl) tıslama sesi çıkarır.
- Doğu çığlık baykuşu (eastern screech owl) at kişnemesine benzer bir ses çıkarır.
- Tünemiş baykuş yavruları (burrowing owl chicks) çan sesi veya çıngıraklı yılan sesine benzer bir tını çıkarabilir.
Bazı baykuş sesleri, teknik olarak şarkı (song) olarak sınıflandırılır. Eşler arasındaki bağı güçlendirmek için düet yaparlar.
Baykuşlar gece avlanmaya mükemmel şekilde uyum sağlamışlardır. Binoküler (çift gözlü) görüşleri ve keskin işitme duyuları, karanlıkta avlarını bulmalarını kolaylaştırır. Gün batımında yuvalarından ayrıldıktan sonra önce bir süre şarkı söylerler, ardından yaklaşık yarım saat boyunca aktif olarak avlanır, sonra yine şarkılarla iletişim kurarlar.
Çoğu baykuş, yıl boyunca aynı bölgede kalır, ancak bazı kuzey türleri (örn. Kar baykuşu – Snowy Owl) kış aylarında daha güneye göç eder.
